Çocuklarda görülen, bağımlılık duygusunu ele alırken, anne-babaların kendi ebeveynleri veya onları yetiştirenlerle olan ilişkilerinin incelenmesi gerekir.
Bağımlılık duygusunun 3 yaş itibariyle azalması beklenir. Ancak ülkemizde, çocuk sahibi pek çok yetişkin, kendi annelerine bağımlılıklarını sürdürmektedir. Böylece, "aşırı korumacı", "otoriter", "aşırı hoşgörülü", "aşırı denetleyici ve baskıcı" gibi bazı çocuk yetiştirme biçimleri de, nesilden nesile aktarılmaktadır.
Anne-babaların söyledikleri örneklere göz atalım:
* "10 yaşındaki kızımızı bir türlü mutlu edemiyoruz. İlgileniyoruz, gezdiriyoruz, istediklerini alıyoruz yine de mutlu olmuyor. Hep hırçın, öfkeli. Benim sadece onunla ilgilenmemi istiyor. Bir türlü büyüyemiyor."
* "Arkadaşlarının doğum gününe gittiğimizde bile onlarla oynamıyor, hep benim yanımda olmak istiyor."
* "5 yaşında bir kızım var. Yemeğini benim yedirmemi istiyor. Ben yedirmezsem hiçbir şey yemiyor. Kıyafetlerini, çorabına kadar benim giydirmemi istiyor. Hiç yalnız oynamıyor."
* "Parka gittiğimiz zaman, yanımdan ayrılmıyor, akranlarıyla oynamıyor."
* "Geceleri benimle yatmak istiyor. O uyuduktan sonra, yanında kalkınca hemen uyanıyor. Eğer biz de yatmışsak, yatağımıza geliyor."
* "Çok kararsız. Hiçbir şeye karar veremiyor. Bütün kararları onun yerine benim almam gerekiyor. Örneğin, okulda satrancı mı seçsin, dramayı mı, yoksa başka etkinliği mi, seçim yapamıyor."
* "8 yaşındaki oğlum hep elimi tutarak yürümek istiyor."
* "Ona bir soru sorulduğu zaman, ya benim ya eşimin arkasına saklanıyor, cevap vermiyor."
* "İsteklerini söylemiyor."
* "Hiçbir sportif etkinliğe katılmak istemiyor."
* "Adını sordukları zaman bile susuyor, onun yerine ben cevaplıyorum."
* " Okula başladı, bir hafta gitti. Bir gün ona sıcak sıcak yesin diye yemek götürdüm, o günden beri benden ayrılmak istemiyor."
* "3. Sınıfa giden kızım, birden bire okula gitmeyeceğim, evde oturacağım demeye başladı. Aslında çok başarılı, zeki, sosyal, okul aktivitelerine katılan bir çocuktu. 1. Dönemin sonlarında, birdenbire gitmeyeceğim diye tutturmaya başladı."
* "Her istediğini yaptık, yine de çok hırçın."
Bu cümleler size tanıdık geliyorsa, size bağımlı bir çocuk yetiştiriyorsunuz demektir.
Her çocuğun doğduğu andan başlayarak, hatta anne karnından itibaren, sevgiye ihtiyacı vardır. Çocuğun tüm yaşamını etkileyecek güven duygusu, onu yetiştirenlerin ilgi ve sevgi dolu bakımı ve yaklaşımı ile atılır (besleme, kucağa alma, sıcak tutma, gazını çıkartma, uyutma, altını temizleme, sıcacık ses tonuyla onunla konuşma gibi). Ancak sevgi her şey demek değildir. Çocukların sağlam bir kişilik kazanmaları için, aile sevgisi ve desteği kadar, bağımsız davranmaya alıştırılmaları çok önemlidir. Bağımsızlık duygusunu zamanında ve yeterince kazanamamış kişilerde, büyük yetersizlik, güvensizlik, utanç duyguları gelişmekte ve önemli kararlar almaları, seçim yapmaları gerektiğinde zorlanmaktadırlar. Bağımsızlık duygusu kazanmasına olanak verilmeden büyüyenler aşırı boyun eğen, şüpheci, güvensiz, utangaç, suçluluk duyan, bağımlı bireyler olmaktadırlar.
Bağımsızlık duygusundan kastımız, karşıt dürtü ve eğilimler arasında bir seçim yapabilmesi, benlik saygısını yitirmeden, utanç, kuşku ve suçluluk duygularına kapılmadan, kendi kendini denetleyebilmesi, yönetebilmesi, olaylar karşısında düşüncelerini söyleyebilmesi, kendi kararlarını kendisinin alabilmesidir.
Anne-babaların söyledikleri şu sözler de anlamlıdır:
* "10 yaşındaki kızım kendi başına banyo yapmak istiyor ama iyi temizlenemez ki... Onun için, onu ben yıkıyorum."
* " Tamam, ne giyeceğine kendi karar versin ama mevsime veya ortama hiç uygun olmayan kıyafetler seçiyor."
* "Etraf o kadar kötü ki, 9 yaşındaki oğlumun bahçede oynamasına asla izin veremem. Evet, güvenli, korunaklı bir sitede oturuyoruz ama yine de arkadaşlarıyla evimizin geniş terasında oynaması daha iyi, tabii benim gözetimimde."
* "Kızımın en yakın akrabalarımızda bile gece yatıya kalmasına asla izin vermem. Gazetelerde okumuyor musunuz, haberlerde izlemiyor musunuz, etraf o kadar kötü, her şey o kadar korkutucu ki."
*"Evet, yuvaya başladı ama o kadar çok ağlıyordu ki, 1 hafta sonra aldım."
* "Kızım voleybol maçına bile gelmemi istemiyor. Onu beğenmeyeceğimden korkuyor sanırım."
* "Oğlum arkadaşlarımın yanındayken yanıma gelme diyor. Bir gün bir arkadaşına salak dedi, ben de '''uyardım''', o günden sonra yanına gitmemi istemiyor"
* "Lise 2'ye gidiyor ama ben haftada en az üç kere okula gidip, öğretmenleriyle konuşurum. Onu kontrol etmem lazım. Hem haksızlığa uğramasını da istemiyorum."
* "Hayır efendim, bana asla saygısızlık yapmasına izin veremem, ben ne istersem o olur. Para kazansın, evden ayrılsın, o zaman bakarız."
* "O kim oluyor da benim kararlarımı sorguluyor."
* "O ne bilir ki, elbette benim seçimlerime uyacak."
* "O daha bebek (8 yaşındaki oğlu için söylüyor), yatağını kendi kendine toplayamaz."
* " O daha üşüdüğünü bile anlamıyor, kazağını benim giydirmem gerekiyor. Susadığını bile fark etmez, suyunu ona ben götürürüm."
* "Elbette çantasını ben hazırlarım, bir kitabını defterini unutur filan, bu sefer okula benim götürmem gerekir."
* "En azından, bulaşık makinesini boşaltsın diyorsunuz ama o beceremez ki"
Görüyoruz ki, Anne çocuğun kendisinden ayrılması ve bağımsızlık kazanması için, önce buna kendisinin izin vermesi gerektiğini bilmelidir. Ayrılmayan çocuk söz konusu olduğunda, Anne çocuktan ayrılamıyor demektir. Sağlıklı bir bağımsızlık duygusuna sahip olabilmenin temelleri, bebeklikte sağlıklı bir güven duygusu geliştikten sonra, 2-3,5 yaşlarında atılır. Güven duygusu iyi gelişmişse, çocuk kendi seçimini yaptığı zaman, çevresindekilerin onu suçlamayacağını, utandırmayacağını, ona kızmayacağını bilir.
Çocuğun sağlıklı bir bağımsızlık duygusu geliştirebilmek için:
Kişilik gelişiminin hayat boyu sürer. Çocuklarımıza 0-1 yaşlarında, temel güven ve 2-3,5 yaşlarında, temel bağımsızlık duygularını sağlıklı bir şeklide verdikten sonra, onları yetiştirirken, aşağıda sıraladığı tutumlara önem vermek gerekir:
Uzm. Psikolog Ferzan ÇELİK
Adres:
Cumhuriyet Mahallesi Uzundere Sokak No26 Üsküdar/İSTANBUL
Telefon
216 412 11 77